İlliyet ve Zaman İlişkisi ve Bu İlişki Işığında Tanrı Kavramında Aydınlatmalar

Öncelikle kavramları açıklamakla başlamak en isabetlisi olacaktır.
 


Zaman, tanımı zor yapılabilen bir şey. Ancak hepimiz için varlığı tek kesin olan şeydir. Zaman kavramını açıklamaktan ziyade zamanın iki önemli unsurundan bahsedeceğim. Öncesi ve Sonrası.

Önce ve sonra birbiriyle bağlantılı ve en nihayetinde zamana ilintili kavramlardır. Öncesi olmadan sonrası olmaz. Sonrası olmadıktan sonra öncesinin bir anlamı olmaz. Her bir şeyin öncesi ve sonrası vardır. Bunlar zaman kavramı altında kaçınılmaz olan şeylerdir. Hiç kimsenin inkar edemeyeceği, yadsınamaz gerçeklerdir.


Sebep ve Sonuç ilişkisi de birbirinden ayrı düşünülemeyen, "öncesi ve sonrası" kavramlarıyla ilintili, nedensellik bağlamında karşımıza çıkan önemli bir kurumdur. Sebep ve sonuç da aynı şekilde üzerinde ihtilafa yer verilemeyecek kavramlar bütünüdür.

Sebep ve sonuç, öncesi ve sonrası ile doğrudan ilişkilidir. Öncesi olmadan sonrası olmayacaktır, sebep olmadan da sonuçtan bahsedilemeyecektir. Sonucun öncesi sebep, sebebin sonrası ise sonuçtur.

Buradan yola çıkarak söyleyebiliriz ki sebep ve sonuç ilişkisi, kısaca illiyet kavramı, öncesi ve sonrası kavramlarıyla bağlantılıysa, doğrudan zaman ile de bağlantılıdır. Çünkü öncesi ve sonrası zamana ilintili kavramlardır, onun tabiri caizse unsurlarıdır. O hal de sebep ve sonuç ilişkisi de zamana ilintili olacak ve zamandan münezzeh düşünülemeyecektir.


Şimdiye kadar açıkladıklarım bu kavramları açıklayıp birbirileriyle olan ilişkilerini açıklamak içindi. Şimdi ise ikinci kısma geçiyorum. Bu kavramlar ile Tanrı kavramının ne denli uyuştuğunu ve Tanrı nezdinde bu kavramların mahiyetini tartışacağız.

Öncelikle söylemeliyim ki yazımda değindiğim Tanrı kavramı herhangi bir din özelinde değil, genel anlamda üst bir varlık olarak kabul edilen yaratıcının ismi olarak kullanılmaktadır. Ancak bahsettiklerim Tanrı'yı insanüstü, külli iradeli varlık olarak tanıyan tüm din ve görüşler için de herhangi bir aykırılık oluşturmayacaktır.


Tanrı bizlerin üstünde bir yazılımcı gibidir. Bizler verileriz, bizi işlediği program ise zamandır. Nasıl bir yazılımcı Java veya Python kullanıyorsa Tanrı da bizler için zaman kavramı çerçevesinde yaratıcılık yapmaktadır. Ancak bir yazılımcının kendi hayatında Java veya Python’a bağlı kalmak zorunda olmadığı gibi, Tanrı’nın da bizler için yarattığı sınırlı bir kurum olan zamana bağlı kalmak zorunda olması aklın kabul edebileceği bir gerçek değildir.

Yukarıda bahsettiğim üzere sebep ve sonuç ilişkisi de zamana ilintilidir. Zamandan bağımsız düşünülemez. Tanrının da zamana bağlı olmadığı gerçeğini açıklamıştım. O halde zamana ilintili olan sebep ve sonuç kavramına da evleviyetle bağlı olmayacaktır.


Ancak çok sık yapılan hatalardan birisi, ki bu hata hem dindarlarca hem de inançsızlarca yapılmaktadır, Tanrı da ve onun fiillerinde sebep sonuç ilişkisi aramamızdır. Sebep ve sonucu Tanrı insanlar için ihdas etmiş, ancak kendisin de bundan nasibini alacağını düşünmemiz doğru değildir. Bu gerçekle birlikte aslında birçok durumu aynı çerçeveden açıklamak da mümkün hale gelmektedir.

Kader kavramını bu çerçeveden düşünecek olursak, Tanrı’nın geçmiş ve gelecekten haberi olması, ancak bunların yaşanmasına izin vermesi ve benzeri durumları tartışmanın yine Tanrı’yı zamana, sebep ve sonuca bağlı bir varlık olarak kabul etmenin sonuçlarıdır. Yanlış bir akıl yürütme bizi böyle gereksiz tartışmalara ulaştıracaktır.


Tanrı’nın insanı yaratmasının arkasındaki sebebi aramak, Tanrı’nın insanlardan neden ibadet beklediğini aramak yine aynı hatanın sonucu olan yanlış sorulardır. İnsanlık olarak neden sorusunu her şeyde sormak gibi alışkanlığımız var, ve bu alışkanlık bizi hiçbir şeyde yüzüstü bırakmamıştır, bizi geliştirmiştir. Ancak söz konusu teoloji olunca suların her zaman yukarıdan aşağıya akmadığını fark etmemiz gerekecektir. Bazen su akmayacaktır, bazen de aşağıdan yukarıya akacaktır. Söz konusu din felsefesi olunca, hatta felsefe olunca tüm kalıpları, ilkeleri bir kenara bırakmamız gerekebiliyor.

Adalet kavramı ve Tanrı arasındaki ilişkiyi de aynı bağlamda açıklamak mümkündür. Tanrı’nın adaletinin dünyevi adalete denk olması beklenecek bir olgu değildir. Ancak beklenmeyecek de bir olgu değildir. Külli bir iradeden bahsediyoruz. Keza biz denge ararız, Tanrı ise dengenin ta kendisidir. Dünyevi adalet sebep ve sonuç ilişkisi çerçevesinde şekillenir. Ancak Tanrı’nın adaletinin bunlara bağlı kalması gerekmemektedir. Burada imtihan kavramını benimsemiş dini inançlar bakımından çelişkiler ortaya çıkmaktadır. İmtihan anlayışı adaletle bağlantılıdır ve buradaki adalet dünyevi adalete benzemektedir. Ancak adalet kavramının kökenine, unsurlarına inersek Tanrı kavramına uymayacak örnekler bulacağız ki bu konuya bir başka yazımda değineceğim.



Yorumlar